20 Mart 2014 Perşembe

5 - 13 Mart Tayland 1

Sınırdan geçer geçmez herkeste Myanmar koşturmacasının yoğunluğu vardı. Birçoğu gibi biz de sınırı geçtikten sonra ilerlememeye karar verdik, çoğumuz hatta çekirdek masa başı kadrosu Tayland'da ilk yemekte beraberdik. 

Medeniyete kavuşmanın verdiği güzellikle kendimizi attık bir yapı markete. Myanmar'da arabada ve kamp ortamında daha çok vakit geçirdiğimizden birtakım düzenlemelere ihtiyacımız olduğuna karar verdik. 


Proje 1, arabanın arkasında yeme içme işlerini pratikleştirme :)

6-7 Mart Sukhothai;
Ertesi gün Sukhothai'ye devam ettik, yolda tekrar karşılaştığımız Peter, Heike-Julian ve Amanda-Andrea ile 2 günü daha devam etti muhabbet :)

Kampımızın yanı başındaki filli tapınak.

Sukhothai Tarihi Sit Alanı'nı bisikletle turladık, Tayland'ın şahane sokak yemeklerinin tadına baktık. Çok ucuza sokakta karın doyurmak çok keyifliydi, bir tavuk, bir karides, bir kalamar, bir sosis... Doya doya dolandık çarşı pazarında. Hindistan, Nepal ve Myanmar'dan sonra nihayet pilav yerine noodle yiyebilmek mümkün :) Ve salata hayatımıza geri döndü, papaya salatası Tayland yemeklerinin başında yer alıyor ! 


8-9 Mart Chaing Mai;
Burada da yine tapınaklar gezilecekler arasında ama benim en ilgimi çeken akşam pazarları. Şanslıymışız ki heseplamadan orada olduğumuz günler cumartesi ve pazar, 'night market' günleri :) gerçi iki gün birbiri ile aynıydı. Bir anda bambaşka hediyeliklerle karşılaşınca bi gözüm döndü, aylardır Hindistan ve çevresindeydik, Myanmar'da da pek fırsat olmadı çarşı pazara. Gerçi diyorum da ne Hindistan'dan ne de diğer ülkelerden pek birşey almadım ama böyle renkli renkli kumaşlar falan biraz insanı kışkırtıyor :)



10 Mart Chaing Dao Cave;
Sabahında Chaing Mai de Tospağa'yı servise soktuk, ön tekerleğe giden aksı muhafaza eden kauçuk akordiyon yırtılmış, ses de oradan geliyormuş ! Bir de bir yerlerde yağ kaçağı varmış, 4 çekerde sorunmuş, arada yağ ekleyince çözülürmüş. Parçayı da değiştirdiler, bence tamam, Tospağa iyi durumda, yola devam !

Hava kararmadan vardık mağaraya, ileriye gitmeye izin yok, baştaki kısımlarda da tapınaklardan başka birşey yok, yani pek bir numara yok. 

Ancak buradan unutulmayacak da akşam kaldığımız yer, küçük sempatik bir otelin bahçesine attık kampımızı, şahane yemek ve Amerikalı bir bayan gezginle muhabbet. 1 yıllık 'Round the world ticket' yani 1 yıl bilmem kaç mil karşılığı uçuş hakkı tanıyan uçuş bileti. Rüzgar nerden eserse oraya uçmuş, Chaing Dao'da bir iş bulmuş, 3 aydır oradaymış, "iyi teklif geldi, burayı da sevdim, kaldım" dedi :). Biz oradayken "Bir sonra nereye gitsem ?" araştırması içerisindeydi.

11 Mart Fang National Park;


Burası yolumuz üzeri bir milli park, sıcak yeraltı suları ile meşhur. Biz de girelim açık havada sıcak su havuz keyfi yapalım dedik. 
Gece de park içerisinde kamp kurduk, bize eşlik eden sevimli yeni anne olmuş bir köpekçik vardı, sabah arkamızdan çok koştu ama, hüzünlendik :(

12 Mart'ta amaç Laos'a girmekti, gel gör ki sınırdan geri çevrildik. Bizim Dış İşleri Bakanlığı'mızın sayfasında sınırda 25 $ karşılığı vize alabileceğimiz yazıyordu. LP (lonely planet guide book)'de de benzer bir açıklama vardı. Kafamızda hiç bir soru işareti olmadan vardık sınıra. Başta hiçbir sorun yoktu, Umut'un pasaporta çıkış basıldı, benimkini eline alınca duraksadı polis (not: nasıl bir pasaport yapıyorsunuz yahu, 4-5 ay içinde üzerindeki 'Türkiye Cumhuriyeti' yazısı tamamen silindi Umut'un, benim ki de eh az okunur vaziyette), "Hıııım Turkey, Turkey" bu arada iki eliyle başını saçını yolar gibi bir hareket yapmaya başladı, "Problem, Turkey Africa" falan dedi, gitti birilerine birşey sordu, elinde bir listeyle geri döndü. Birçok müslüman ülkenin bulunduğu kara liste, birçok Afrika ülkesi var, bu listeden kafasında Turkiye'nin Afrika'da olduğu kalmış adamcağızın aklında, her neyse ! Biz de listedeyiz, bu arada yan sütunda kıtalar yazıyor ve bizi Avrupa olara yazmışlar, bu da birşey ! Sonuç; Laos tarafında kapıdan vize alamayacaklar listesinde olduğumuzdan, Tayland çıkışlarımızı iptal ettiler. Polis'te bir sinir problemi vardı belli, biz soru sordukça ya saçını başını yoldu ya da 1'den 5'e kadar saydı falan, garipti !

Ver elini Bangkok ! Atladık arabaya en yakın merkez Chaing Rai'ye, yaklaşık 150 km., 19.30 otobüsüne yetiştik, 12 saatlik macera sorunsuz geçti. Sabah konsolosluğun kapısına dayandık ve kaptık vizeyi. Şimdi ne fark etti ben anlamadım. Herhangi bir sorgulama falan yok, dilekçeyi doldurduk, fotoğraf verdik, tabi ki para verdik ve 1 saat içinde bitti. E sınırda vereydiniz o zaman !!!

Vize işlemi hallolunca gece kalmaya gerek kalmadı, gün boyu sırt çantamızla bitaz dolandık, çok ama çoook sıcaktı, tabi öyle saati dışarıda işimiz ne ! Akşam 19 otobüsü ile geri döndük. Sabah ayaklarımızın hali perişandı, 12 saat otobüs yolculuğu sonrası sıcakta gezinme ve sonrasında tekrar 12 saatlik otobüs yolculuğu ! Mümkünse bir daha yapmamak lazım :)




5 Mart Myanmar'a veda / Sevdiklerim, sevmediklerim

Sevdiklerim;
- Temiz oluşu, tuvaletler iyi, su ve sabun var. Çöp kovası görmek mümkün :) Hindistan sonrası yorum böyle olur !
- Güler yüzlü insanlar.
- Tabiatı, doğal güzellikleri
- Köy ve kasabalarda gördüğümüz doğal, basit ama çok güzel mimari.
- Lokantalarda yemeklerin tencereler içinde ortalıkta olması, seçmesi kolay !
- Yemek yanında gelen yeşillikler, ne özlemişiz marulu, otları.
- Bayanların kıyafetleri
- Ülke ile ilgili değil ama beraber yol yaptığımız güzel insanlar.

Sevmediklerim;
- Konvoy zorunluluğu ( her ne kadar bu kadar güzel insanla tanışmamıza sebep olmuş olsa da ülkede daha çok zaman geçirebilme şansımızı elimizden aldı). 
- Pazarlardaki yoğun kurumuş balık kokusu.
- Bozuk yollar. 

20 Şubat - 5 Mart Myanmar izlenimleri

Myanmar 10 sene öncesine kadar turiste açık bir ülke değilken, şimdi geldiği durum oldukça sevindirici, gezginleri bekliyor artık. Bizim karşılaştığımız sorun ülkeye araçla girmek istememizdi, onu da bahsettiğim konvoy geçişi ile aşmış olduk. 

Ancak belli bir gruba bağlı olmak da işleri biraz zora sokabiliyor. Bu gezi boyunca her günümüz önceden planlanmıştı, her sabah akşam varılacak nokta ile ilgili bilgi aldık, bu alanlar dışında konaklamamıza daha doğrusu aracın parkına izin yoktu. Şanslıyız ki Çin'deki gibi, arka arkaya hakikaten konvoy halinde ilerleme zorunluluğumuz olmadı. Çin'i aynı şekilde rehberle konvoy halinde geçenler hakikaten kimi zaman oldukça zorlanmışlar. Bambaşka donanımda araçlar, bambaşka kafada insanlar, aynı ayda durmaya kalkmaya karar vermek ve birbirlerini beklemek zorunda olmalar... of ki off ! 

İlk gün sınırdaki gecikme nedeniyle esas varacağımız yere gidemeyip, sınır kasabadındaki bir futbol sahasında konakladık. Overland çiler yani karadan geziciler genellikle kendi araçları içerisinde konaklıyorlar, karavan dışındaki araçlar da aynı donanıma sahiptiler. Sadece biz, bisikletli Peter ve 3 motorcu çadırcıydık. Hindistan'daki kötü otel odalarından sonra çadırımızda kendi yatağımızda olmak, evimizdeymişiz gibi hissettirdi, özlemişiz. 

Genel olarak konaklama yerleri hotel bahçeleri ya da ilk günkü gibi futbol sahaları oldu. Kimi otelde çadıra izin olmadığından çatıya çadır kurmuşluğumuz dahi oldu. 

Myanmar ilk intiba olarak hepimize çok temiz geldi, Hindistan'dan sonra herkese bir fenalık gelmişti. Bir de aracında konaklayanların en büyük problemi kendi yaşam alanlarına giren ultra meraklı Hintliler olmuş. Biz nispeten daha az etkilendik bu durumdan. Her durduğunda aracının yanına gelip seni izliyorlar, ama öyle çaktırmadan falan değil, gayet dibine gelip dikiliyorlar öylece, arabadan kafasını içeri uzatanlar bile oldu, hele bir de mutfak olayına girelim, "Evet su kaynatıp kahve yapacağım" , yani tamam kamp ekipmanlarını görmemiş olabilirler ama 5 dk bak git değil mi yok sen orada 3 saat de dursan orada dikilip bakacaklar :). Yemek yapma olayı daha da enterasan. Yolda kafamıza göre bir yer bulamazsak çektik arabayı ağaç altına, basitçe yemek ayarlıyoruz kendimize, yollarını değiştirip gelip bizi izlediler... Neyse ! Ben bunları diyorum, bir de yol kenarına aracı çekip konaklayanları düşünün, çok ama çok baymışlar meraklı Hintlilerden !

Myanmar insanı güler güzlü, yardımcı ve konuksever. Dışa kapalı bir ülke oluşu kendi içinde kalışı kültürünün devamlılığını sağlamış. Köyler, kasabalar yıllar öncesi gibi. Çok sade, az öz ve bir o kadar doğal ve güzel. Tabiatı harika, yollar yeşilliler içinde akıyor, dereler, göller, sarp kayalıklar buranın doğal zenginliği... Yemekler et ağırlıklı, Hindistan sonrası çok farklı geldi. Balık yemek kültürlerinde büyük yer tutuyor, bir sürü çeşit balık var, eskiden kalma alışkanlıkları ile kurumuş balık ve deniz ürünleri yemeklerin vazgeçilmezi. Cips olarak yedikleri bile kurutulmuş balık derisi ! 

Kaldığımız yerler; Kalaymyo, hiç gezmedik, sadece konaklama. Uzun çok yorucu bir gün sonrası Monywa. Buraya ana yoldan değil acayip uzatarak, çok kötü yollardan geldik, izinli olduğumuz, bildirilen yollar dışından gitmemiz yasaktı, sabah 6 da başlayan yolculuk akşam 8,30 da son buldu. Şanslıyız ki otel güzel karşıladı bizi, meyveler, içecekler, harika yemek. Fiyatlar şişkindi elbet ! Genel olarak Myanmar turiste pahalı, konaklama basit bir konukevinde bile 10 dolardan aşağı değil. Yemek için alternatif bulmak zor olmadı ama :) bu arada yediğimiz tavuk yemeğinde kaju vardı, çok yakışmış, bundan sonra mutfağıma yeni bir tat girdi !

Mandalay, büyük bir şehir... Burada ne yazık ki şehir içi toz toprak bir futbol sahasında konakladık ve çok ama çok sıcaktı. Bir de bu sıcak üzerine bisikletle dolanıp, yine tepelerde bir tapınağa bilmem kaç merdivenle tırmandık gün batımında şehri görelim diye. Genel olarak spor aktivitesi yaptık diyebilirim.




Sabah yol üzeri uğradığımız ahşap köprü. 


Bir sürü ülke geçtik, motosiklet üzerinde taşınan çok şey gördük. Bu da onlardan biri...

Yol üzeri muhteşem manzarada mola !

Bagan, tapınakları ile meşhur 11.yy ile 13.yy arasında inşa edilmiş 10 bine yakın tapınağa ev sahipliği yapıyor. Burada bisikletle turladık, pazarında dolandık, yeni Bagan'ı gezdik, tapınaklardan birinin tepesinde güneşi batırdık. 


Pazarda kurumuş balık reyonu. 

Inla Gölü, balıkçı köyü, acayip turistik. Ama ne yapalım biz de turist olarak aynı yollardan geçtik, hep birlikte bot kiralayıp nehirde gezintiye çıktık. 


Inla Gölü, sabah pazarı, balıklar taze !


Bizdeki katmer benzeri hamur, atlamadık yedik tabi :)

Nay Pyi Taw, başkent. Şehrin içine girmedik diyebilirim. Yangoon'ken başkent buraya taşınmış, böyle koca koca bomboş yollar... Kaldığımız yer keyifliydi ama çadırı çimene kurabilmek büyük ayrıcalık :)

Golden Rock, Myanmar'ın görülecekler listesinde idi, gidelim görelim dedik ama pek de gerek yokmuş. Biçimsiz şekilde duran bir kaya parçası ve üzerine altın yaprak kağıt yapıştırmaya çalışan budistler. Ama burası ile ilgili akılda kalacak olan muhteşem kamyon yolculuğu. Bir kamyon kasasında yaklaşık 50 kişi dizilmiş bir şekilde (oldukça rahatsız bir oturma düzeni, herkesin dizi bir önündekinin poposunda  :)) haldır huldur tırmandık tepeye. Biraz 'roller coster' havasındaydı, böyle eller havada savrula savrula gittik  geldik, evet tepedeki kayayı boşverelim de bu yolculuğu unutmayacağım. 


Diğer konakladığımız yerler; Hpa-an ve sınır kasabası Myawaddy. Akılda kalan yollar boyu güzel coğrafyası, dere geçişleri, topraktan fışkırmış gibi duran sarp tepeler...  

Sınır kasabasına kadar herkes benzer zamanlarda geldi. Ama aynı gün geçmek isteyenler de olunca tam bir vedalaşma yapamadık aslında. Fotoğraflar çekildi, iletişim bilgileri verildi ! 

Bu gruptaki herkes Türkiye'den geçmişti ve herkes dilbirliği yapmışçasına çok güzel zaman geçirdiklerinden, çok beğendiklerinden, konukseverliğimize hayran kaldıklarından ve bir daha gitmek istediklerinden bahsettiler. Dönüşte çok konuğumuz olacak ve biz de zevkle onları ağırlayacağız. Yaşasın Türk misafirperverlliği !

19 Mart 2014 Çarşamba

20 Şubat - 5 Mart Myanmar / Konvoy geçişi, güzel insanlar...

Myanmar deyince aklıma ülkeden çok beraber konvoy olarak geçtiğimiz güzel insanlar ve akşam masa başı sohbetleri gelecek ! Unutulmaz bir deneyim oldu. 

Biraz grubu anlatayım ; 

İlk tanıştıklarımız Emmanuel ve Colette, 50 li yaşlarında Fransız, "On the milk road" yani "Süt yolunda". Bu 2. Asya turları. İkisi de ziraat konusunda çalışıyorlar ve bu gezinin de bir önceki gibi izi yine süt üzerine. Geçtikleri ülkelerde sütün kullanımı üzerine incelemelerde bulunuyorlar. Bununla beraber aslında insanların yaşam biçimlerine de tanıklık ediyorlar. Evet Türkiye'ye bayılmışlar elbet, ezine, tulum, kars kaşar, otlu peynir, çökelek... İlk gezilerinin kitabını basmışlar, şimdi 2.sinin izindeler...

Heike ve Julian, 20 li yaşlarında Alman, 85 model Mercedes Van ile yaklaşık 1 yıldır yoldalar. Dünya turu diye çıkmışlar yola ancak ekonomik şartlar düşündükleri gibi olmamış, Çin ve Myanmar konvoy geçişleri bellerini bükmüş :( 2-3 ay daha para yettiğince yoldalar, program arabayı satıp, onu da yiyip, eve dönüş. 
Soldan 3 ve 4, bu da Myanmar son akşam yemeği...

Amanda ve Andrea, 20 li yaşlarında İspanyol, İtalyan, Akdeniz insanı işte kan çekiyor, muhteşem sempatik süper bir çift :) Dünya turu hayaliyle çıkmışlar onlar da, para suyunu çekince Avustralya'da çalışıp para biriktirip yola devam ! Onları görünce insan biraz daha önce yollarda olmak vardı diyor :)

Helen ve Jens, 40 lı yaşlarında İngiliz, Alman son derece cool şahane insanlar. Hayatları boyunca gezmişler, ilk araçlı seyahatleri, 1 yıllık Asya Turu hedefindeler. 

Bettina, Tom ve Eliah, 40 lı yaşlarında Alman ve hayatının 1,5 senesini yolda geçirmiş olan 2 yaşındaki grubun en miniği. Almanya'da çocuğun olunca işten 3 yıl evet tam 3 yıl izin alabilme şansın varmış. Nasıl ya ? Bir daha söylüyorum nasıl ya ? Bizdeki durumlara hiç girmiyorum ! Evet Eliah doğmuş, 6 aylıkken çıkmışlar yola döndüklerinde 3 yaşında olacak. Kolay mı ? Hiç zannetmiyorum. Çocuk için de onlar içinde. Çocuk yolda büyüyor, karavan evi, ailenin diğer üyelerini neredeyse hiç tanımıyor, diğer tüm insanlara karşı biraz yabani haklı olarak, anne baba devamlı onla olmak zorunda, aman birine bırakayım bir süre deme şansları yok, kendilerine kalabilme şansları hiç yok. Ama, Tom'la konuştuk baya, dediği şu, "49 yaşımdayım, çocuğumla fazla vakit geçirme şansım olmayacak belki de, böyle bir hakkım var, patrona ben 3 sene yokum arkadaş diyebiliyorum, o zaman bu zamanı çocuğumla dopdolu yaşayacağım, zorlukları var elbet ama ülkemde kalsaydım aynı yoğunlukla çalışmaya devam edecektim" . Güzel :) Çocuk ilk 3 seneyi pek hatırlamazmış, ama aile sevgisini, bağını tam alacağı kesin, evet diğer yakınlarına biraz haksızlık olmuş, ya da çocuk anne baba dışında kimseyle kolay iletişime geçemiyor, kendi akranları ile oynayamıyor ama herşey birarada olamıyor maalesef. Ne olursa olsun yaptıkları takdire şayan !
Hindistan'da sınırını bilmeyen insanlar yüzünden fotoğraf makinesi fobisi oluşmuş çocukta, tüm ailenin fotoğrafını çekemedim !

Peter, 50 li yaşlarında Alman. Bisiklet ile 4,5 yıllık bir dünya turunda, hem de bu 2.turu ! Çok takdir ediyorum hem de anlayamıyorum, ikisi birarada :) meraklısına http://www.tour-de-friends.de/

Alina ve Max, 30 lu yaşlarında Alman. Aynen bizim yaşlarımızdalar, 15 yıldır beraberler, hatta Max de mimar, 1 yıllık Asya Turu plan, ortak şey çok yani :). Alttaki fotoğrafta ev temizliği yapıyorlar !

Fransız aile, 14 ve 17 yaşlarındaki oğulları ile seyahat ediyorlar. Fransa'da aile isterse çocuk okulu dışarıdan takip edebiliyormuş. Yine "nasıl yani ?" demek istiyorum !  Bu ailede enterasan olan araçları. Sadece onların araçları anlamında çoğul değil, birden fazla araçla seyahat ediyorlar. Aşağıda fotoğrafı görülen kamyon, grup içindeki lakabı "skyscraper", içerisinde 2 adet 1200GS ve 2 adet cross motor barındırıyor. 

Seyir halindeyken ön tarafta bezelye gibi ailecek sıralanmış haldeler, aracın görüntüsü bu.

Akşam kamyon iki katlı bir eve dönüşüyor, alt kat yaşam mahali, içerisinde çamaşır makinesi de bulunan banyo ve mutfak, motorların depolama alanı, üst kat ise yatak odaları. Evleriyle geziyorlar yani !

Grubun diğer üyeleri, hepsinin fotoğrafı var mı emin değilim, fırsat bulunca ekleyeceğim...

Ben, 30'lu yaşlarında, İngiliz. Hindistan'dan satın aldığı 'Royal Enfield' ı ile yollarda. Tam apaçi motorcu !  Umarım biryerlerden motoruyla fotoğrafı çıkar :) Güzergahı, zamanı hiç belli değil, rüzgar nerden eserse !

Kitty ve Kavin, 20'li 30'lu yaşlar, Belçikalılar. Yola çıkmadan 6 ay önce motor ehliyetini almış Kavin, kapmış Transalp'i yollardalar... Motor biraz yüklü, yere yapışık gidiyorlar gibi ama umarım uzun ve keyifli bir yolculuk yaparlar. Onlar da dünya turu diye çıkmışlar, 1 yıl izin almak mümkünmüş iş yerinden, 5 yıl çalıştıktan sonra böyle bir hakka sahip oluyorsun, belki hayatta bir kere ama bizim koşulları düşündükçe delirmemek içten değil ! Neyse, delleniyorum yine ! Süper makara, sohbeti bol insanlar :)

Alison ve Julian, 50 li yaşlarında Avusturalyalı. 3-4 yıllık bir dünya turu sonrası evlerine dönüyorlardı. Karavan konusunda çok tecrübeliler, konteynıra sığsın diye, karavanı kesmişler, böyle yatayda 3 parça karavan... Entresan :)

Helene-Robert, Anne-Robert, farklı 40'lı yaşlarında 2 Fransız karavanla seyahat eden çift. Valla ön yargılı olmamak lazım ama 15 gün boyunca "good morning" e "bonjour" diye cevap veren insanlar kendileri... Gezi boyunca farklı insanlarla da konuştuk, gençlerinde problem yok da orta yaş ve üstü Fransız'lar istiyorlar ki herkes kendi dillerinde konuşsun. Yahu seni anlamıyorum ingilizce birşey soruyorum, niye benle halen fransızca konuşuyorsun ! Garip ve gıcık !

Gisela ve Michael, 60'lı yaşlarında Alman. Bizim bu gruba katılmamıza vesile olan güzel insanlar, kendileri ile Bikaner'de kahvaltı masasında yarım saatliğine karşılaşmıştık ! Belli ki durumları uygun, yeme, içme, alışveriş yapma, takılmaca, gezmece ve hayatın keyfini çıkarmaca şeklinde süper bir yolculuk yapıyorlar, umarım karşılaşırız yine biryerlerde...

Dirk ve Gabriele, 50 li yaşlarında Alman. Hayatları boyunca 4-5 defa uzun yolculuğa çıkmışlar 3 çocukları ile birlikte. Şimdi de son noktayı koymuşlar kamyonları ile yoldalar, tecrübe, bilgi, birikim çok !

Kim ve Vaughan, 30 lu yaşlarında Kanadalı ve İngiliz. Çok acayip bisikletleri vardı, böyle yaylana yaylana giden, bi bakmak lazım !

Herkesi yazdım onları da yazmadan olmaz, Francesca ve Christian, 30 lu yaşlarında İtalyan ve İsviçreli. Africa Twin motorları ile yoldalar. Francesca yine Akdeniz kanından olsa gerek arada bir muhabbeti, günaydını selamı var, ama diğer arkadaş 15 gün boyunca 40 küsur insanla tek kelime de edilmez mi yahu !

Şimdilik bu kadar, bol fotoğraf koymaya çalışacağım sonrasında...

Myanmar'ı kendisini de yazmak lazım değil mi ? :) gelecek...