4 Ekim 2013 Cuma

İran'da ilk hafta

İlk gün Maku, sonrasinda 3 gün Tebriz, 1 gün Zanjan ve 2 akşam Qazvin. 

Sınıra varışımız 2'yi buldu. İşlemler bekleyiş falan derken 4'ü buldu İran'a geçişimiz. Aslında tamamen sorunsuz, araçla ilgili prosedür uzun, yoksa benim yolcu tarafından geçişim 5 dk. ancak sürmüştür. 

Tabi ki geçer geçmez benzin aldık, depoyu doldurduk, kaça 23 tl ! Parayla ilgili biraz karmaşa oldu başta, benzinlikteki görevliye 10 katı parayı verince, uyardı bizi, şimdi alıştık ama, hesabımızı biliyoruz. Çok 0 var bu paralarda ve değeri az, toparla para oluyor elinizde bir anda. Para üzerinde riyal cinsinden yazıyor ama halk tek 0'ı atıp tümen cinsinden konuşuyor. 

Şu ilk birkaç gün İran'ın üzerimizde bıraktığı etki açısından çok önemliydi. Herkes çok yardımcı, konuksever ve bizleri burada görmekten çok mutlular. Otobanda hiçbir gişede para ödemeden geçtik mesela, misafirimizsiniz dediler :). 

Az biraz anlaşabiliyoruz Türkçe, Maku ve Tebriz'de çok kolaydı hatta, İran Azerbeycanlılarının bulunduğu kuzeyde yani, sonrasında da illaki bir Tebriz'li ile karşılaşıyorsunuz. Bu açıdan şanslıyız ama gelen tipik sorular var elbet, İbrahim Tatlıses nasıl ? Emrah ve İbo hayranı çok, bir kebapçıda onlardan şarkı söylememizi bile istediler.

Tebriz çok güzel geçti, gezilecek yerleri yazmaya gerek yok herhalde, ben üzerimde iz bırakanlardan bahsedeceğim. Kapalı çarşı çok büyük ve özgün haliyle kullanımda, bizdeki gibi çok turistik değil yani, halı dükkanları, hanlar, hoşgeldiniz diyen esnaf akılda kalanlar. 


Tebriz'in güzel geçmesinin bir sebebi de insanlar oldu sanırım, kapalı çarşıya girdikten az sonra, çaycıda rastlaştık Ali, Alfonso ve Agatha ile. Bir İranlı, bir İspanyol ve bir Polonyalı. 2 günü beraber geçirdik sonrasında, tabi yanımızda yerel bir rehberle gezmek çok daha verimli ve keyifli oldu. Hiç İranlı'ya benzemediğinden, işine geldiğinde o da turist oldu bizim gibi :)


Tebriz'e 1 saat mesafedeki Kandovan, "Türkiyede'deki Kapadokya gibi" diye aktarılıyor, fark burası daha küçük bir bölge ve bu kovuklarda pvc pencereleriyle yaşayanlar var.

İran'da garibimize giden çay kültürü ve kahve bulamamak. Buralarda çay çok açık ve kahvaltıda ya da çay bahçesinde demlik içinde sallama çay gelmesi normal ! Hatta Azerbeycanlılar bergamutlu çayı tercih ediyorlar. Yalnız bir çayhaneleri var var (kahvaltı salonu gibi), çay yine benzer de bir omlet ve bal-kaymak var, offf, şahane, halen kilo alma yolunda ilerliyorum :) 



Yollarda...


Umut sevgili kamyonlarını fotoğraflarken...

Zanjan'dan akılda kalan "Rakhtschooykhaneh", bir çeşit ortak kullanıma açık çamaşırhane ve bulaşıkhane, hatta çocuğunu yıkayan bir kadın maketi de var. Burası eski gibi görünüyor, ama aslında 1920'lerde yapılmış. Yeraltında, üstü hamam gibi ışıklıklı ufak kubbelerle örtülü, 15-20 yıl öncesine kadar da kullanılmış anladığım kadarıyla, Lonely Planet'in dediğine göre, dünyada tek örnek. Süper bir sosyalleşme alanı bence, her eve makine girdi, gitti böyle güzellikler dermişim :p

Yolumuz üzeri Soltaniyeh'e uğradık, dünyanın en geniş tuğla kubbesini "Oljeitu Mausoleum" görmek için, ancak Ayasofya'nın uzun yıllar boyunca yaşadığı talihsizliğin aynısı burası için de geçerli, restorasyon için yerleştirilen demir konstrüksiyon yüzünden birşey görebilmek mümkün değil. 

Qazvin'de bizim içli pilava benzer "gimah nasar" yedik, çok güzeldi, yemeklerle ilgili tek dert, çok yiyor olmak :)

Qazvin'deki diğer günümüzü Alamut Vadisi'ni gezerek geçirdik, burası kaleleri ile ünlü, biz en ünlü ikisini gezelim dedik ama biraz hayal kırıklığı oldu, vadi kendi başına yeterli gerçi burası için, hiçbir yeşillik olmayan dağlar sırası, aralarda kalmış küçücük yeşillik alanlara sıkışmış yerleşimler, tepelerden uçsuz bucaksız dağlara bakmak güzel bir deneyimdi.



Alamut Vadisi

Not: Ben ailenin şipşak fotoğrafçısıyım şimdilik, öğreniyorum, ileride daha güzel fotoğraflar paylaşırım umarım :)

2 yorum:

  1. Yazın şöyle azcık ya :)

    YanıtlaSil
  2. Demet'cim, ne iyi ettin.. Ofiste bunalıyorken, kafam dağıldı birden.. :)

    YanıtlaSil