15 Ekim 2013 Salı

9-11 Ekim Esfahan


Esfahan büyük şehir ve oldukça da turistik, her ne kadar aradığımız bu değil desek de, turistik olması etrafta   çok şey olmasını ve kahve bulabilmeyi beraberinde getiriyor :)

Gelir gelmez farkettik ki, bu şehir bisiklet için uygun, geniş geniş kaldırımlar yapmışlar, biz de günlerdir taşıdığımız  ama kullanamadığımız bisikletleri kullanma fırsatı yakaladık, turladık şehri...


İlk "Naghsh-e Jehan" Meydanı'nı gezinelim ve artık kahve içebileceğimiz bir yer bulalım dedik. Bizdeki ya da Avrupa'daki gibi bir kafe kültürü yok. Çok güzel parkları, meydanları var, ama ara ki bulasın şöyle açıkta bir kafe. Rehber kitabın izi ile bir "teahouse"u aramaya koyulduk, sorduğumuz biri Azerbeycan kökenli olunca, her zaman ki yardımseverlik ile yol gösterdi, kan çekiyor herhalde, pek bir mutlu oluyorlar. Sormadan bulunacak gibi değilmiş zaten, böyle ara bir sokaktan girilen, depo olarak kullanıldığı anlaşılan bir avludan geçilen, kapısında hiçbir veri olmayan çayevi !
                                            Ama içerisi şahane, böyle tepeden bir sürü şey saklanıyor !

Sonrasında gelen bir telefonla haber alıyoruz ki, bizim Tahran'daki Fransız çift de burada, yanlarında Fransız Dili ve Edebiyatı okuyan bir İranlı ile çıkageldiler :)

Akşamı, Esfahan'ın belki de tüm İran'ın, en farklı kısmında geçirdik. Ermenilerin yaşadığı bu bölge bambaşka, bir anda kendimizi bir Avrupa kentinde gibi hissettik, kafeler, şık restoranlar. Kebaptan farklı bir lezzet yiyebilme heyecanı ile daldık birtanesine. Menü süper, salatalar, pizzalar, farklı ızgara yemekleri. Ama İran'da olduğumuzu hatırlamak için çok zamana gerek kalmadı, kadehlerde su, bira bardaklarında meşrubat, tuvalet aynen hela taşı :)

Yatık şişelerde duran sirke ve zetinyağı...

Bir sonraki gün gezilecek yerler... Cami mimarisi bizden çok farklı, ortada bir avlu, çevresinde dizilen ibadet alanları, niş ve eyvanlar.  


Avlunun üstünü böyle sevimsiz bir şekilde kapatabiliyor, garipsedik biraz !


Camileri sosyal alanları gibi kullanıyorlar, uyuyanları ve piknik yapanları görmek mümkün.


Akşamında da bu sefer Kashan'da tanıştığımız Ondrej ve Michael ile birlikteydik. 

Gerçek bir kafe bulabilmenin mutluluğu :)

Not: Çek Cumhuriyeti Prag'da da bir kapımız var artık.
Diğer not: Üniformamı değiştim, yeni bir bluzum var artık !

Son gün güzel bir park içindeki sarayı ve Zerdüştlerin Ateş Tapınağını gezdik. Sonrasında ise Amir ve ailesinin evine akşam yemeğine davetliydik. Cuma yani tatil günü olduğu için sanırım tüm aile bireyleri oradaydı, toplam 16 kişi oturduk sofraya. 

Türk kahvesi ve sonrasında ki fal faslı süperdi, önce Türk kahve nasıl yapılır ? Sonra bir de bununla fal bakılır dememle teyzenin benimle ilgisi arttı, artık girdik topa, yapacak birşey yok, sallayacağız. 

Bir de telveyi sonuna kadar içme diye uyarıda bulunmakta geç kaldım, oldu mu sana lök gibi fal ! Hıııım şimdi için kararmışı nasıl demeli ? Fala bakabilmek için 4 kişi olmamız lazım. Ben bakan, Severin ingilizeden fransızcaya çeviren, Amir fransızcadan farsiye çeviren ve beni merekla gözlerle izleyen falın sahibi teyze. 



Yemek ve kahve sonrası dışarıda kurulan nargile sofrasına geçildi, ortamda içecek olarak çay olmadığını söylemekte fayda var :) Velhasıl sıradışı bir geceydi bizimkisi !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder