3 Aralık 2013 Salı

Delhi, Agra, Jaipur, Pushkar, Bikaner

24-27 Kasım Delhi (arada 25-26 Kasım Agra);

Delhi başkent, büyük şehir... Trafiği, kalabalığı yordu biraz. Arabayla Delhi'ye ulaşmak tam bir azaptı, hele arabayı otoparka bırakabilmek, tüm gün yol üstüne, tam akşam saati, ooofff çekilir dert değil !

23 Kasım akşamı Delhi'de Ophelie ve Severin'le buluştuk :). Devamlı irtibat halindeydik, günler çakışınca da tamam dedik. En son İran Yazd'da "Hindistan'da tekrar buluşuruz umarız" diyerek ayrılmıştık. Tabi ki o gece biralarımızı tokuşturarak kutladık bu güzel buluşmayı :).




Severin de Umut da birer motosiklet aşığı :). İkisi de Hindistan'da üretilen "Royal Enfield" lara binme peşinde, hal böyle olunca Severin'in motor kiralayıp, Agra'ya 2 günlük tur yapma önerisi anında onay aldı. Motorlar kiralandı, kasklar alındı, ertesi gün için hazırız...

Pazartesi sabahtan çıktık yola, Delhi'den çıkmaya çalışmak başlıbaşına bir olay ! Öncesinde konuşurken, 2 rota alternatifinden bahsetmiştik, otoban ya da ara yollar. Umut'un ve benim kuzeydeki yol tecrübelerinden sonra, otobanın da otoban olduğuna pek inancımız kalmadığından, otobanla başlayalım bakarız duruma dedik. Motorda otoban keyifsizdir, tercih edilmez ama sınırlı vaktimiz var ve amaç keyif almak. Amanın o da ne, otoban gerçekten otoban, yok yok Hindistan değil burası, yollar kaymak ve bomboş ! 

Otobanda rahat yol alınca, mantıklı bir zamanda Agra'ya varabileceğimize kanaat ettik, yolun kalan üçte birini ara yollardan yapalım dedik. Kesinlikle daha önceki gibi değildi yol ! Delhi'ye gelişimişimiz o kadar acıklı olmuştu ki, arabayı bırakıp toplu taşımayla devam etme niyetine girmiştik ! Bu yolları görünce ferahladık, meğer Hindistan'ın en kalabalık yerlerinden geçmişiz ve sonraki rotalarımızda otoban ve daha iyi yollar olacakmış. 

Gezginlerden aldığımız verilere göre  Agra'da Tac Mahal dışında pek birşey yokmuş. Rehber kitabın tavsiyesini dinledik sabah 5.30 da kalktıp, 6'da Tac Mahal'in kapısında beklemeye koyulduk. Buradı Hindistan, saat 6 yazabilir kapı açılış için ama 6.40 da açılması da gayet olağandır :). Güne erken başlamak güzelmiş !


Tac Mahal'le ilgili ne söylenebilir ?! Mimarlık ve restorasyon okuyunca bazı  tarihi, mimari eserlerin fazlasıyla fotoğrafını görüyorsunuz ve beklenti büyüyor sanırım ! Ama ne olursa olsun ihtişamı ve müthiş el sanatıyla görülmesi gereken bir yer...

Agra dönüşü sancılıydı ! Sancılı derken gerçekten sancılıydı :) Severin ve ben rahatsızlandık, ortak yediğimiz tek şey sabah ki tost olduğundan cezayı da peynire kestik... Neyse ki ertesi gün yarım gün kaybıyla durumu toparladık :)

Günün kalan yarısını da "Lotus Temple" a ayırdık. Burası belli bir dine ait değil, tüm insanların kendi inançlarına göre ibadet edecebileceği, bir toplanma mekânı. Mekan mimari olarak ilgi çekici, nilüfer çiçeği biçiminde. İç mekan yalın, mermer kaplı, cephenin konstrüksiyonu içeri yansımış. Girişte görevliler uyardı, içeride çıt yok ! En aklımızda kalan da bu oldu sanırım, Hintlilerin sessiz kalma çabası :)

Delhi daha bitmedi, Rajastan turu sonrası tekrar döneceğiz...

28-29 Kasım Jaipur
Sabah 6'da Delhi'den ayrılma kararı ile çok doğru bir iş yapmışız :). Biraz uykudan fedakârlık ettik ama çılgın trafikten kurtulduk.

Bu gelişimizde Jaipur sadece bir durak noktası oldu. Şehre tepeden, Maymun Tapınağı ve kaleden baktık, pazarında dolandık, yedik, içtik, dinlendik :)

30 Kasım Pushkar

Pushkar Hindu'lar için önemli dini merkezlerinden biri. Yıkanmak için girdikleri kutsal göl kenarında çok sayıda tapınak var, açıkcası başka da birşey yok ! Bu kadar :))

Burada güneşin batışını izlerken bir ayakkabı tamircisi yanıma yanaştı, ayakkabınız açılmış dedi , valla doğru üşengeçlikten halletmemiştim, girişimciliğini tebrik etmek lazım :)

1-4 Aralık Bikaner

Develeeeeer, evet buraya geliş amacımız bu güzelim hayvanlarla ufak çapta safari yapmak. Bu turları düzenleyen bir konuk evinde kalınca organizasyon kolay oldu. Deve üzerindeki 2-2,5 saatlik seyahat sonrası kamp alanına vardık. Tamam gittiğimiz yerler çöl değildi belki ama o muhteşem ipek gibi kuma ayak bastık, köylerden geçerken çocuklara el salladık, yeni toplanmış taze yer fıstıklarının tadına baktık, bir tilki, iki antilop gördük, kuş cıvıltılarını dinledik... Develer de süper hayvanlar, o ne kalkış iniş yahu !

Ben ve Tüylü, cinsi böyleymiş !

Hiçbir gün hesabı yapmamıştık ama çok sanşlıydık. Aysız bir gece yıldızların altında kamp... Grup 2 Türk, 1 İsviçreli, 1 Sırp, 1 Fransız, yakın yaşlardayız ve ikisi mimar ! Kampta tek garip olan alana vardığımızda kamp ateşinin hazır oluşu, varış ödülü çay bisküvi ve sonrasında da önümüze servis edilen muhteşem yemek ! Alışkın değiliz böyle herşeyin önümüze sunulmasına. Yalnız kampı özlemişiz, ne yaptık biz de tadını çıkarttık :)


1 Sırp, 1 İsviçreli, 1 Fransız, 2 Türk

Kampımız...

Not: Fotoğraf konusunda üşengecim, kareler Umut'tan, teşekkür :) 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder